14 Kasım 2014 Cuma

Interstellar

 Christopher Nolan...6 bin dolar bütçeli "Following" ile başladığı yönetmenlik kariyerinde büyük bütçeli filmlerin en çok aranan ismi oldu.Hollywood'un stüdyo sistemi içinde kendi tarzını kabul ettirirken ,günümüzün en çok konuşulan ve filmleri üzerine en çok tartışılan yönetmenlerinden biri haline geldi.Devrimci yapısına rağmen filmlerinin geniş kitleye hitap etmesi ve genel anlamdaki istikrarı ona daha önce çok görülmemiş bir yönetmen popülaritesi kazandırırken aslında bu popülaritenin artı ve eksilerini de yaşadı yönetmen.Filmleri tartışıla dursun kendisini sinemanın büyük yönetmenleri arasına adını çoktan yazdırdı zaten.Kardeşi Jonathan Nolan'ın desteğini de alarak filmlerinin senaryolarını da kendisi yazan yönetmen yeni filminde bu defa gözünü uzaya dikiyordu.

 

Aslında bilim kurgu türünde insanlar bilinmeyeni öğrenme güdüsü eşliğinde en çok uzayı konu almıştır.Sinemanın ilk dönemlerinde genelde bilinmeyeni hep uzayda arayan insanlar daha sonraları henüz gizemini çözemediğimiz insan beyninin bilinmeyenleri üzerine yönelmeye başladılar.Bu bağlamda aslında yakın dönemde Christopher Nolan hala gizemi çözülmemiş olan "rüya" temasında insan beyninin derinlerine inerek bilim kurgu türünde ilk başyapıtını 2010 yılında "Inception" ile çıkarmıştı.Aradan geçen 4 yıldan sonra Christopher Nolan'ın yeni bilim kurgu filminde uzaya çıkacağını öğrendik.Interstellar ilk olarak bir Steven Spielberg projesi iken daha sonra yönetmenin projeden çekilmesiyle Jonathan Nolan filmi abisine devretmişti.Fizikçi Kip Thorne'un teorilerinden yola çıkarak uyarlanan film; belirsiz bir gelecekte küresel bozulmaların ve beraberinde yiyecek üretiminin azalmasıyla yeni dünya arayışına geçen insan neslini odağına alırken zaman,yer çekimi,solucan deliği,farklı boyutlar,kuantum fiziği,görecelik teorisi gibi daha birçok kavramı daha içerisine alıyor.Christopher Nolan Interstellar ile en farklı filmlerinden birine imza atarken dramatik ve felsefik damarları güçlü sert bir bilim kurguya imza atıyor.

 

 

Belgesel film havasında insanların yaşadığı dönemi kameraya anlattığı sahnelerle açılıyor film.İlk 45 dakikası dünyada geçtikten sonra uzaya açılıyor filmimiz.Ailesini geride bırakarak uzaya çıkan bir baba üzerinden teorilerini anlatıyor film.Normal şartlarda filmlerinde dramatik tabanları çok görmediğimiz yönetmen bu defa baba-kız ilişkisi üzerinden kariyerinin en dram yüklü hikayesini oluşturmuş.Dünyada geçen ilk çeyreğinde hikayesine sağlam ve akıcı bir giriş yapıyor yönetmen.Çok tartışılan son çeyrekle beraber "Inception" daki gibi paralel kurguya başvuruyor.Interstellar uzayın bilinmeyenlerine doğru seyircisini daha önce sinemada çok görmediği şeyleri deneyimleme fırsatı sunuyor.Solucan deliğinden geçildiği sahnede özellikle IMAX formatında izlenildiği takdirde inanılmaz bir deneyim.Görsel anlamda tek kelimeyle muhteşem olan Interstellar peki ya anlattıkları bakımından ne kadar değerli ?.Interstellar üzerine çok daha detaylı konuşulabilecek bir yapım fakat ne yazık ki büyük oranda spoiler içereceğinden dolayı uzun uzun ,detaylı bir biçimde konuşmak pek mümkün değil.Interstellar finaliyle izleyicisini ikiye ayırabilir fakat eğer finalde sizi tatmin ediyorsa -ki beni fazlasıyla tatmin etti- sinemadan üzerine düşünecek bir çok şeyle beraber çıkabilirsiniz.Tarantino'nun da film hakkında dediği gibi Interstellar bir bilim kurgu macera filmi değil.Daha ziyade derinliği ve kendi içerisinde felsefesi olan bir yapım.Sonraki nesillerin karşılaşabileceği yeni dünya arama mevzusunda ilerde daha da değerlenecek ,bilim kurgunun ikinci altın çağına yakışır bir film.

 

Interstellar'ın en mükemmel yanlarından biri aynı film içinden insanın derinlerinden uzayın bilinmeyenlerine doğru kolları çok geniş açılan bir film olması.Finalde varoluş konusunda fikirler öne sürülse de bilinmezliği devam ettiriyor.İnsan kibri ve bencilliği iyi işlerken kağıt üzerinde klişe duran dünyayı kurtarma ve sevgi meselelerini ise filmin içine iyi monte etmiş.Interstellar ayrıca bilimi bünyesinde en çok barından filmlerden biri olarak öne çıkıyor.Senaryo yazımı esnasında her seyircinin rahat kavrayamama ihtimalinden dolayı Nolan diyalog aralarına gerekli açıklamarı dökme konusunda ince çalıştığı dikkatleri çekiyor.Tabi bu noktada itici bir biçimde didaktik ve geveze bir yapıya bürünmemesi önemli.Nolan'ın yönetmenliği bir an bile aksamazken geride akıllara kazınan etkileyici birçok sahne bırakmayı başarıyor.Sinemadaki birçok bilim kurgu türündeki yapımla benzerlik kuran film kendi teorilerinden beslenerek dirsek teması kurduğu yapımlardan ayrı bir yere yerleşmeyi de başarıyor.Tabi Interstellar'ı sevmeniz için finalini de beğenmeniz gerekli.Bu nedenden ötürü filmi beğenmeyenleri anlayabilirken finalin başarılı ve filme büyük derinlik kattığını düşünmekteyim.


Interstellar da en büyük alkışlardan biri kuşkusuz tüm zamanların en büyük film bestecilerinden biri olan Hans Zimmer'e gidiyor.Filmin ruhuna işleyen besteleri filme çok şey katarken Zimmer kariyerinin zirve noktalarından birine bu filmde imza atıyor.Christopher Nolan'ın görüntü yönetmeni olarak bildiğimiz Wally Pfister Transcendence'ı yönettiğinden boşalan koltuğa Hoyte Van Hoytema oturmuştu.Hoytema'nın da oturduğu koltuğun hakkını verdiğini söylememiz gerek.Lee Smith'in kurguları ise son çeyrekle beraber ön plana çıkıyor.


Kariyerinin zirve dönemini yaşayan Matthew McConaughey'i son dönemde izlerken en büyük sorun performanslarının birbirleriyle benzerliğiydi.Hatta geçtiğimiz yıl aldığı Oscar ödülünün pek haklı olduğu söylenemez.Tüm bunların yanında Matthew McConaughey Interstellar'da son dönemdeki performanslarından arınarak en doğal ve aynı zaman en iyi performanslarından birini gösteriyor.Kısacası Interstellar'ın yıldızı olmayı başarmış.Anne Hathaway ilk sahnelerde biraz iticiyken film ilerledikçe karakteri daha çok ortaya çıkıyor. Anne Hathaway'inde filmin ikinci yıldızı olduğunu söyleyebiliriz.Michael Caine'den Casey Affleck'e Wes Bentley'den Jessica Chastain'e uzanan oyuncu kadrosu filme önemli katkı sağlıyor.Sinemanın büyük oyuncularından Ellen Burstyn özellikle finalde çok kısa rolüne rağmen yine alkışı hak ediyor.Hatta kendisini filmin içinde daha çok görme arzusunu bile yaşatıyor.Matt Damon ise kadroda performans anlamında geride kalan tek kişi maalesef.Sonradan toparlar gibi olsa da özellikle filmde gördüğümüz ilk sahnede bayağı başarısız.Öte yandan Nolan filmlerinden alışık olduğumuz araya hafif mizah serpme olayını bu defa ilginç tasarıma sahip robotlar üstlenmiş.Özellikle TARS sempatik ve espritüel yönüyle filme büyük katkı sağlıyor.Hatta kendisini sinemanın unutulmaz robotları arasına dahi yazabiliriz.Dylan Thomas’ın Do Not Go Gentle Into That Good Night adlı şiirinin ise filmde yeri önemli.


Jenerasyonunun en büyük yönetmenlerinden biri olan Christopher Nolan Interstellar ile bir kez daha dehasını kanıtlarken unutulmaz bir uzay destanı yaratıyor.Yönetmen sinemada çok az rastladığımız kalitede filmografisine bir yenisini daha ekliyor.Başka büyük yapımlarla kıyaslayıp filmin değerini düşürmeye gerek yok.Üstelik Interstellar zaman içerisinde daha da değerlenecek bir yapım.Christopher Nolan'ın diğer önemli başyapıtlarından ve tabi ki diğer bilim kurgu filmi Inception'dan geride olsa da bilim kurgu sinemasının tekrar yükselişte olduğu bu döneme yeni bir başyapıt eklerken 2000 sonrası en iyi bilim kurgu filmleri listesinde de kendine en yukarılardan bir yer ayırıyor.Ve tabi eğer mümkünse IMAX formatında görmenizi tavsiye ederim.


PUAN:8.5   NOT:A



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder