20 Kasım 2014 Perşembe

Dillinger è morto

 

İtalyan yönetmen Marco Ferreri'nin 1969 senesinde çektiği Dillinger è morto / Dillinger Is Dead seyircisine pek alışık olmadığı bir deneyim yaşatırken, izlendikten sonra üzerine kafa yorulması gereken sert ve sıra dışı bir film.Film aynı sene Cannes Film Festivali'nin yarışma seçkisinde yarışmış.


Maske tasarımcısı olan varlıklı bir adam Glauco (Michel Piccoli) her zamanki sıradan yaşantısında olduğu gibi yine işten eve gelir.Hasta olan karısını sorar ve yemek yapmaya başlar.Filmde her şey sıradandır.Zaten yönetmenin amacı da bu yönde.Ardından yemek yaparken açtığı dolabın içerisinden gazete parçaları ve gazete kağıdına sarılı bir silah düşmektedir.Gazetede filme adını da veren John Dillinger'ın haberi yer almaktadır.Gazeteyi okuyan Glauco ardından yemek yapmaya devam ederken bir yandan da silahı tamir etmektedir.Sonrasında ise sıradanlıklar devam etmektedir.

 

 

Marco Ferreri bitmek bilmeyen bir müzik eşliğinde gündelik yaşam içerisinde hiçbir sıkıntısı yokmuş gibi görünen bir adamı sunuyor.İlk sahnede bir iş yerinde baş karakterini maske tasarımcısı olarak sunuyor -ki sonradan düşündüğümüzde baş karakterimizin maske tasarımcısı olması bir anlam, bir derinlik içeriyor.Ardından bir ofiste geçen diyalogların altı önemle çiziliyor.Sonrasında ise yönetmen kamerasını finale kadar bir evin içinde gezdiriyor.


Yönetmen gündelik yaşam içerisinde sunduğu karakterinden yola çıkarak sıradanlık içerisinde bir belirsizlik yaratıyor.Seyirciye baştan sona ana karakterin beyninden geçenleri düşündürtüyor.Hatta finalle beraber filmi izledikten sonra bile üzerine kafa yordurtuyor.Her şeyi var gibi görünen bir adamın silah bulduktan sonra kafasında beliren fikrin zamanla büyümesi ve hayatına bambaşka yönler vermesinin asıl nedeni üzerine düşündürten bir belirsizlik.İşte Marco Ferreri'nin amacı da bunu seyircisine çiğ bir sinema anlayışıyla yaşatmak zaten.Yabancılaşmayı çok farklı (aynı zamanda bir bakıma gerçekçi) bir yolla sunan yönetmen maske takmakta olan insanların kimlik arayışını; acele etmeyen, cesur ve sert bir biçimle kavrıyor.


John Dillinger faktörünün altını çizmek gerekirken, projeksiyon sahnesi ise karakterin finaldeki eylemiyle beraber daha da önem kazanıyor.Yanlız yönetmenin projeksiyon sahnesini gereğinden çok fazla uzun tutması filme eksi olarak geri dönmüş.Tabi bir süre sonra seyircinin yönetmenin filmi çekme amacını önceden sezip kavrama ihtimali de var.Hele ki ortada bir silah olması tahmin edilebilir düşüncelerle beraber sizi daha film bitmeden yönetmenin aklından geçenleri sezdirebilir.Her ne kadar biçim olarak yol böyle çizilmişse de bu faktör filme değer kaybettirmiş.Başroldeki Michel Piccoli'nin inandırıcı oyunculuğu ise filme güç katmış.


Marco Ferreri çiğ bir sinema anlayışıyla uzun süre etkisini koruyan bambaşka bir deneyim sunuyor.Hayatın sıradanlığı üzerine bir günümüz insanı eleştirisi bu.Üstelik akılda oluşturduğu belirsizlik kalıcı.


PUAN:7.5   NOT:B+

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder