15 Ağustos 2014 Cuma

Enter The Void

   

Gaspar Noé Irréversible'dan tam 7 yıl sonra tüm ihtişamıyla bir kez daha karşımıza geliyor.Yine bambaşka yine sert yine devrimci ve yine eşi benzeri görülmemiş bir filmle hemde.Gaspar Noé'nin 2009 yılında Altın Palmiye için yarışan filmi Enter The Void seyirciye yönetmenin devrimci sinema anlayışından çıkma olağanüstü bir sinemasal deneyim yaşatıyor.Bu defa ölümü inceleyen Noé yine filmini hayranlık uyandıran bir estetik yapıyla ele alıyor.


Odağına aldığı ölüm konusunu ölüm sonrası ve reenkarnasyon gibi yan dallarla birlikte inceleyen film iki kardeş arasındaki ilişki ,seks ve uyuşturucu madde etkileri gibi konulara da uzanıyor.Gaspar Noé bu filminde arka fonuna Tokyo gecelerini alıyor.Irréversible'da olduğu gibi final hariç neredeyse tüm film gece atmosferinde geçiyor.Tüm o olağanüstü estetik yapı, yerinde durmayan kamera, tek sekans hissi veren kurgu, gece hayatının kırmızı mor ağırlıklı rengarenk ışıkları.Enter The Void de bulunan tüm bu özellikler Irréversible sonrası yönetmenin sinemasının bir kalıp aldığını gösteriyor.Gaspar Noé seyirciye boşluğa düşmüş hissi yaratan kameresıyla filmin her anında büyülerken özellikle ilk bir saati içine alan orjinalliği daha önce yaşamadığınız bir sinemasal deneyime davet ediyor sizi.

 

 

Film kız kardeşiyle birlikte yaşayan Oscar adlı Tokyo da uyuşturucu satan bir gencin ölümü ve ölüm sonrasını anlatıyor.Film Oscar'ın gözünden anlatılıyor.Polisler tarafından vurulan Oscar'ın ruhu daha sonra bedeninden ayrılarak sonraki yaşananları gözlüyor.Gaspar Noé sık sık kullandığı hipnotize edici görüntüleri ve sesleri kullanarak uyuşturucu etkisini, ölümü ,ölüm sonrası ruhun şehirde dolaşmasını seyirciye gösteriyor.Tabi bunların yanında Oscar'ın geçmiş yaşamını da hikaye kurgusunda oynayarak gözler önüne getirmeyi ihmal etmiyor.Hipnotize edici atmosferini uzun plan sekanslarla kurguluyor.Boşlukta dans eden kamerasıyla genelde yukarından çekim yapmayı tercih eden Noé bu ruhani yönü ağır basan filmde inandırıcılık ve etkileyiciliği ustaca yansıtıyor.Filmin tüm bu yönleri ayakta alkışlanacak türden.Ölümü, ruhun bedenden ayrılışını ,ölüm sonrasını yansıtma düşüncesi ve bunu yaparken de biçimsel bir ustalıkla ve etkileyicilikle seyirciye yansıtması.Tüm bu fikirlerden yaratıcılık ve zeka akıyor.Lakin benim gözümde Enter The Void'i başyapıta götürmeyen Oscar ve Linda'nın hikayelerinin çok da sıra dışı olmayışı ki bu özellikle filmin orta bölümlerinden biraz da uzun sürenin etkisiyle filmi düşüşe geçiriyor.Oscar'ın geçmiş yaşamı o kadar da etkileyici noktalara sahip değil bana kalırsa.Hatta orta bölümlerde bazı noktaların gereksiz yere tekrarlandığı da filmi düşüren unsurlardan biri.Kısaca Enter The Void anlatığı karakterlerin hikayesiyle değil ölümü bu biçimsel yapıyla yansıtmasıyla değerli bir eser.


Enter The Void Gaspar Noé'den alıştığımız üzere yine sert bir film.Bu defa şiddetin yerini seks almış.Kürtaj ve organ içerisinden cinsel birleşme sahnelerine sahip film.Tüm bunların yanında filmin başında Oscar'ın uyuşturucu kullandıktan sonraki halüsinasyonları yansıttığı sahne,ölüm sahnesi ve sonrası olağanüstü bir biçimde ele alınmış, hafızalara kazınan sahneler.Gaspar Noé Irréversible'da olduğu gibi Enter The Void'da da ders niteliğinde bir ışık kullanımı ve atmosfer oluşumuna imza atıyor.Tokyo gecelerindeki kırmızı mor ağırlıklı renk tonu yer yer rengarenk bir ışık karmasına dönüşüyor.Şehir atmosferini muazzam bir şekilde oluşturuyor.Uzun lafın kısası filmin estetik ve biçim adına her yönünü ne kadar övsek az kalıyor.Bu yapıya katkı sağlayan Gaspar Noé'nin içerisinde bulunduğu üçlü kurgu gurubu, görüntü yönetmeni Benoît Debie ve Thomas Bangalter'nin filmin ruhuna oturan bestelerine de değinmek gerek.Enter The Void çok oyuncu faktörünün ön planda olduğu bir film değil fakat Paz de la Huerta başta olmak üzere filmin tüm oyuncu kadrosu da filme katkı yapıyor.

 

Gaspar Noé Enter The Void ile yine tartışmalı bir film ortaya koyarken daha önce yaşamadığımız bir sinemasal deneyimi yine kusursuza yakın bir estetik yapıyla ele alıyor.Ölüm ve yaşam konusuna unutulmayacak bir bakış atarken orta bölümlerdeki tekrarlar ve hikayenin sıradanlığından dolayı yaşanan düşüş filmi başyapıt seviyesine gitmesini önlüyor.Yine de Enter The Void bu haliyle bile unutulmayacak ve kesinlikle tadılması gereken bir eser.


PUAN:8   NOT:A-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder