11 Temmuz 2014 Cuma

Paradies: Liebe



Avusturyalı yönetmen Ulrich Seidl'ın üç kadının farklı hikayesini üç farklı filmde ekrana getirdiği Cennet üçlemesi hayattan farklı beklentileri olan bir kadın,kardeşi ve kızının hikayesini minimal bir tavırla ekrana yansıtıyor.Cinsellik,aşk,inanç gibi konuların üzerine yoğunlaşan bir üçleme.Her üç filmde de doğal bir tavırla ele alınan uzun sahneler dikkat çekiyor.İlk film orta yaşlarda umduğu aşkı ve cinselliği Kenya'da yaptığı tatil sırasında arayan Teresa'nın hikayesini anlatıyor iken ikinci film Teresa'nın kız kardeşi Anna Maria, üçüncü film ise Teresa'nın kızı Melanie'yi ekrana taşıyor.Paradies: Liebe üçlemenin en iyi ve aynı zamanda en akılda kalıcı filmi olarak öne çıkıyor.Seidl'ın üçlemenin hepsini Cannes'da gösterme isteği kabul olmayınca ilk film 2012 Cannes'da, ikincisi 2012 Venedik üçüncüsü ise 2013 Berlin Film Festivali'nde gösterilmişti.


Filmin hemen başlarında üçlemede izleyeceğimiz üç bayan karakteri bir arada görüyoruz.İlk filmde Kenya'ya tatile giden Teresa'nın burada aşkı ve cinselliği arayışını orta yaş bunalımı portresinde seyirciye sunuyor.Özellikle doğallık barındıran uzan seks sahneleriyle derinlik sunan yapım bu özelliğiyle yer yer çarpıcı olmayı başarıyor.

 

 

Kenya'ya gelen Teresa'nın burada para kazanmak için turistleri ve özellikle orta yaşlı bayan turistlerin cinsel arzularını amaçları için birer araç olarak gören yerlilerle yaşadıklarını anlatıyor.Öte yandan hikayedeki Teresa gibi oraya cinselliği bulmak için gelen orta yaşlı diğer bayanların da altının çizilmesi gerekiyor.Fakat Teresa'nın bunlardan farkı aşkı da araması ki Teresa'nın ilk birlikte olmak için zaman geçirdiği yerliyle yaşadıkları bunun bir göstergesi.İlk başlarda elindekileri satmak için çabalayan yerlilere güler yüzlü davranan Teresa sonraları daha sert tavır koymaya başlıyor.Teresa ilişkiler yaşadıkça her şeyin para uğruna yapıldığı bir dünyada olduğu fark ediyor.İşin ilginci finale doğru her şeyin para için olduğunu bilmesine rağmen Teresa'nın bunu sürdürmüş olması.Teresa yaşlı olmasından dolayı aşkı bir daha bulamayacağını düşünüyor ve diğer orta yaşlı kadınlar gibi gerçeklerin üzerini kapatamıyor.Özellikle final bunları gösteriyor.


Fakat Teresa yeni ilişkiler yaşadıkça senaryoda aynı şeyler dönüp dolandığını fark ediyorsunuz.Mesela Teresa'nın Munga ile yaşadığı ilişkide (ki bu filmin yaklaşık 50 dakikasını alıyor) ilişkinin nereye gideceğini ve hangi sonuçlar çıkacağını önceden kestirebiliyorsunuz.Üstelik Seidl bunun üzerine benzer şekilde Teresa'yla Salama'nın ilişkisini gösteriyor.Senaryonun bu kadar uzatılmaya veya Salama karakteriyle bir daha ilişkiye sokulmasına ne gerek vardı bilemiyorum.Sonuçta ortada neyin dönüp dolandığını Teresa'nın veya yerlilerin umut ettiği şeyleri zaten biliyorduk.Üstelik film bittikten sonra yapılan çıkarımlar da o kadar çarpıcı değil.Evet ortaya konulan sağlam bir karakter ve onun arayışları var fakat çokta abartılacak gibi değil.Tüm bunların yanında doğal diyalogları ve uzun sahneleri filmin büyük genelinde kullanan yönetmen çektiği seks sahneleriyle övgüyü hak ediyor.Bu sahnelerde ortaya koyduğu yapı pek alışılmış bir yapı değil.Yönetmen sabit kamerayı tercih ederken görüntü yönetimi yeterince tatmin etmiyor.Son olarak Margarete Tiesel'in bir an karakterinden şaşmayan doğal oyunculuğuna övgüler yağdırmak gerekiyor.Benzer noktaları olduğu için kıyaslıyorum; 2013'te Paulina García 'Gloria' filmindeki performansıyla bu kadar abartılırken ondan kat kat daha iyi bir oyunculuk ortaya koyan Margarete Tiesel'in neden adının fazla anılmadığını anlamadım.Lakin Paradies: Liebe'de kötü bir film olduğunu düşündüğüm Gloria'dan çok daha iyi bir film.

 

PUAN:7.2   NOT:B

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder