4 Nisan 2014 Cuma

Kelebeğin Rüyası


Yönetmenlik kariyerine 2001'de 'Vizyontele' ile dönemin yerli sinemasında ses getiren bir filmle başlayan Yılmaz Erdoğan 2013 yılında tekrar kamera arkasına geçtiği 'Kelebeğin Rüyası'nda bu sefer daha dram yüklü bir hikayeyi ele alırken prodüksiyon kalitesi olarak çıtayı dönemin yerli filmlerinin hayli önüne koyuyor.Kariyerindeki en farklı filme imza atan Yılmaz Erdoğan hatırı sayılır teknik başarısına rağmen hikayesi ve anlatısıyla bu tarz filmler için hala yeterince profesyonel olmadığı gözleniyor.



1940'lı yıllarda Zonguldak'ta yaşayan verem hastası iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu bir yandan geçimlerini sağlamaya çalışırlarken diğer yandan sanat ve şiire ilgi duyan yakın iki arkadaştır.Belediye Başkanı'nın kızı Suzan'ın şehre gelmesiyle iki şair bir iddiaya tutuşurlar.Dönemin sorunlarını içine alan film hastalık,sanat sevgisi ve fakirlik gibi temaları işliyor.

 

Yerli sinema adına kolay unutulmayacak bir açılışla, teknik yönünün diğer birçok yerli yapımdan çok daha ileri olduğunu gösteren bir giriş yapıyor film.Ardından belki de gereğinden fazla bir şekilde şiiri odağına alarak, Hollywood anlatısına yakın bir dram filmi çıkıyor karşımıza.Fakat senaryosunun çok verimli olmayışı ve dramı yansıtmakta ısrarcı ve basit kalan tavrı filme ileri taşımayan en büyük eksiler olarak çıkıyor.Şiir temasını gereğin uzun ve ısrarcı bir şekilde filme sokması,filmin ve dram yüklü sahnelerin süresini ayarlayamaması da diğer eksileri arasında.


Her ne kadar anlatı olarak yerli sinemanın bazı kalıplarından kendini sıyırıp ileri gidemese de Yılmaz Erdoğan'ın kamera anlamında kendini, çok geliştirdiği ortada.Filmin genelinde kullandığı kamera kaydırmaları yerinde iken yerli sinemada pek alışık olmadığımız ‘helikopter kamera’yı da kullanıyor.Filmin en büyük artısı ise filmin genelindeki renk tonlarıyla son derece başarılı bir işe imza atan görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki'ye gidiyor.Sanat yönetimi açısından da diğer yerli yapımlar arasından kendini rahaça sıyıran bir yapım.Bazı sahne geçişlerindeki başarısına rağmen kurguyu yeterince profesyonel bulmadım.Rahman Altın yoğun müzik kullanımını ise hiç başarılı bulmadım.Zaten anlatı olarak sıkıcı ve özellikle finale doğru zorlama bir dram sunan filmde müziklerinde filmin bu yapısında etkisi var.


Kariyerinin ilk dönemlerinde son derece yeteneksiz olduğu gözlenen Kıvanç Tatlıtuğ son dönemde hala yeterli seviyeye ulaşamasa da kendini geliştirmeyi başarıyor.Alıştığımızın aksine daha ezilmiş bir karakterle karşımıza çıkan oyuncu filmde kariyerinin en iyi performansını veriyor.Fiziksel anlamda rolünün hakkını veren Kıvanç Tatlıtuğ aynı zamanda performans olarak filmdeki en iyi isim.Fakat hala tam anlamıyla yeterli değil ve üstüne koyarak devam etmesi gerekli.Mert Firat sıradan,Belçim Bilgin ise vasat bir oyunculuk sergiliyor.Filmde geri kalan oyuncuları ise oldukça vasat buldum.


Kelebeğin Rüyası aynı zamanda 2013 yılında Türkiye'nin Oscar için gönderdiği filmdi.Her ne kadar bu yolda başarıya ulaşamadıysa da bu tarz Hollywood anlatısına yakın ve teknik anlamda yabancı yapımların başarısına yakın filmlerin daha çok şansı olacağını düşünüyorum.'Jin' gibi çok daha iyi işler olmasına rağmen Kelebeğin Rüyası'nın gönderilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum.Fakat kurgunun uzatılmış bir şekilde gönderilmesi büyük hataydı bana kalırsa.Zaten senaryo verimi düşük ve uzatılmış sahneleriyle sıkıcıya yakın bir film iken filmi daha çok uzatmak yanlış bir seçim.


PUAN:6.4   NOT:C+

 

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder